RALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ ULUSAL SEMPOZYUMU, İstanbul, Türkiye, 10 Aralık 2024, sa.6, ss.32-34, (Özet Bildiri)
Toplanma özgürlüğü, bireylerin düşüncelerini ifade etmesi, haklarını savunması ve topluma yönelik sorunlara dikkat çekmesi ile doğrudan ilişkilidir. Bu bakımdan birçok hak ve özgürlüğe öncülük de etmektedir. Toplanma özgürlüğü, bireylerin barışçıl bir şekilde ortak hedeflere erişmek amacıyla bir araya gelmesini güvenceye alır. Çoğulcu demokrasideki toplumsal çeşitliliğin görünür olmasını sağlar. Bu özgürlük, demokratik toplumlarda bireylere, hükûmetlerin hayata geçireceği politikaları şekillendirmekte pay vermektedir. Hâlihazırda uygulanan politikalara yönelik eleştiri getirmesine de olanak sağlayarak her bir vatandaşın yönetime katılımını da gerçekleştirmektedir. Bu yönüyle toplanma özgürlüğünün korunması, yalnızca bireysel olarak bir özgürlüğün kullanılmasına değil, aynı zamanda toplumsal barışa ve adalete de katkı sunar. Bu nedenle toplanma özgürlüğünün hakkıyla korunması, demokratik bir toplumun ön koşullarından birisi haline gelmektedir. Türk hukukunda toplanma özgürlüğü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesinde “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlığıyla düzenlenmiştir. Bireylerin önceden izin almaksızın barışçıl şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 34. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, bu hakkın kullanılmasına yönelik şekil, şart ve usuller ise 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanun ile birlikte, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin nasıl yapılacağı, yetkili makamların hangi durumlarda müdahalede bulunabilecekleri ve hakkı kullananların korunması için alınması gereken önlemlere dair esaslar hüküm altına alınmıştır. Bu doğrultuda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin şekilde kullanılması güvence altına alınmak istenmiş ve aynı zamanda Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen amaçlar doğrultusunda hakkın sınırlandırılması da kanuni şartlara bağlanmıştır. Toplanma hakkının kullanılmasında belirli sınırlandırmalar bulunmaktadır. Belirli şartlar meydana geldiğinde toplantı veya gösteri yürüyüşlerine kolluk tarafından müdahale edilebilmektedir. 2911 sayılı Kanun’un 23. maddesinde “kanuna aykırı” olarak belirtilen haller mevcuttur. Bu hallerden özellikle Kanun’un 9. ve 10. maddelerinde hüküm altına alınan “düzenleme kurulu” ve “bildirim” başlıkları incelemeye alınacaktır. Kanun’un 9. maddesine göre toplantılar, fiil ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuş en az yedi kişi tarafından düzenlenecektir. Bu düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacağı bildirimin, toplantıdan en az kırk sekiz saat önce toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığına verileceği de belirtilmiştir. Bu şartları sağlamayan bir toplantı ise “kanuna aykırı” toplantı olacaktır. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri başından beri kanuna aykırılık teşkil edebilmekte veya sonradan kanuna aykırı hale gelebilmektedir. Bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün başından beri mi kanuna aykırı olduğu yoksa sonradan mı kanuna aykırı hale geldiği, müdahale bakımından önem arz etmektedir. Zira başından beri kanuna aykırı bulunan toplantı ve gösteri yürüyüşünün sonlandırılması bizzat Kanun tarafından öngörülmüştür. 2911 sayılı Kanun’un 24. maddesinde toplantı ve gösteri yürüyüşünün dağıtılması düzenlenmektedir. Maddenin birinci fıkrasında kanuna uygun olarak başlayan toplantı ve gösteri yürüyüşünün “kanuna aykırı” toplantı ve gösteri yürüyüşüne dönüşmesi halinde toplantı ve gösteri yürüyüşünün dağıtılması hususu hüküm altına alınmış ve bu durumda izlenecek usuller kademeli olarak belirtilmiştir. Buna göre ilk olarak toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenleme kurulu toplantı ve gösteri yürüyüşünün sona erdiğini topluluğa ilân edecek ve durumu yetkili kolluk amirine bildirecektir. Kurulun bu görevi yerine getirmemesi hâlinde mahallin en büyük mülki amiri toplantının sona erdirilip erdirilmeyeceğine karar verecektir. Sona erdirilmesi kararı alınması halinde yetkili amir topluluğa dağılmalarını, aksi takdirde zor kullanılacağını söyleyecek ve topluluk dağılmazsa zor kullanılarak dağıtılacaktır. Görüldüğü üzere sonradan kanuna aykırı hâle gelinen hallerde Kanun, ilk etapta toplantı ve gösteri yürüyüşünü organize eden Kurul tarafından toplantı ve gösteri yürüyüşünün sonlandırılmasını istemekte, Kurul bu görevi yapmazsa mülki amire takdir yetkisi tanımaktadır. Maddenin son fıkrasında ise başından beri kanuna aykırı olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yönelik müdahale düzenlenmiştir. Kanuna aykırı olarak başlayan toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen ilgili hükme göre, güvenlik kuvvetleri amiri toplantı ve gösteri yürüyüşünü sonlandırmakla mükellef kılınmıştır. Sonradan kanuna aykırı hâle gelen toplantı ve gösterilerden farklı olarak mülki amire veya güvenlik kuvvetleri amirine herhangi bir takdir hakkı verilmemiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 11. maddesinde düzenlenen toplanma hakkı, Türk hukukunda Anayasa’nın 34. maddesinde yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ifade etmektedir. Sözleşme de Anayasa’nın 34. maddesine paralel olarak barışçıl toplanmadan bahsetmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da sık sık barışçıl toplanma hakkının korunmasına yönelik ifadeler bulunmaktadır. Bununla birlikte, toplanma hakkının özünde gerginlik yatmaktadır. Toplanma sırasında zaman zaman taşkınlıkların bulunması tek başına toplanmayı barışçıl nitelikten koparmaya yetmeyecektir. İç hukuk tarafından korunmayan toplanmalar da tek başına barışçıl niteliğinin bulunmadığı anlamına gelmeyecektir. 2911 sayılı Kanun’un 9 ve 10’uncu maddelerinde bahsedilen şartların sağlanamaması durumunda toplanma başından beri kanuna aykırı sayılacaktır. Bu durumda ise yukarıda bahsedilen hükümler gereğince güvenlik kuvvetleri toplanmaya müdahale etmek mecburiyetindedir. Bu durum, AİHS’in 11. maddesinde düzenlenen barışçıl toplanma hakkına kural olarak ihlal etmektedir. AİHM içtihatları da bu yöndedir. Benzer şekilde sonradan kanuna aykırı hale gelen toplanmalarda da Kanun, mülki amire takdir yetkisi tanımaktadır. Ancak AİHM içtihatlarına göre toplanma barışçıl niteliğini kaybetmedikçe tek başına iç hukuka aykırılık sebebiyle dağıtılamayacaktır. Netice olarak görülmektedir ki Türk hukukunda toplanmalara müdahaleyi öngören 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 24. maddesi AİHM içtihatları ile çatışmaktadır. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları ile AİHM’de Türkiye aleyhine kararlar engellenebilir gözükse de Kanun’un hukuk içtihatlarıyla farklılık arz etmesi gerek mevzuatta gerekse uygulamada problem teşkil etmektedir.