FETÖ: Kültist Bir Terör Örgütünün Analizi, İbrahim Dursun ve Hasan Hüseyin Tekin, Editör, Polis Akademisi YAyınları, Ankara, ss.153-189, 2023
Batı basınında
Fetullah Gülen
algısı “münzevi dini bir lider” şeklinde oluşturulmuştur.
15 Temmuz darbe girişiminin
ardından
da Fetullah Gülen’in dini bir lider olduğu ve ılımlı İslam’ı
temsil ettiği yönündeki bu algı Batı basında yaygın bir
söyleme
dönüşmüştür. Güney (2019) www.bosnakmedya.com adlı internet sitesinde
yayınlanan Bosna Hersek basınında darbe algısını Bosna basınını tarayarak hazırladığı yazısında “15 Temmuz Darbe Girişimi Bosna Medyasında anbean takip edilmiş ve Bosna halkı bilgilendirilmiştir. Başta Siyasetçiler
olmak üzere,
Din adamları ve
akademisyenlerin Türkiye’nin bağımsızlığından yana olduklarını ve
hain darbe girişimini
kınayarak,
Türk
Devletinin bunun üstesinden
geleceklerini söyleyerek,
Türkiye’nin yanında
olduklarını eklemişlerdir.” ifadelerini kullanmaktadır. Bosna Hersek’te
Türkiye
dostu insanların olduğu aşikârdır. Ancak özellikle yeni nesilde Türkiye’den ziyade Avrupa ülkelerine özellikle Almanya’ya karşı bir yönelişin
olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Balkan coğrafyasının
gerek Avrupa gerekse Rusya için önemi kadar Türkiye için de çok büyük önem taşıdığı dikkate alındığında gençlere yönelik
faaliyetlerin yoğunlaştırılmasında fayda bulunmaktadır.
FETÖ, bazı ülkelerden
ve istihbarat kurumlarından
aldığı destek
ve basın yayın organlarını
kullanarak oluşturduğu algı ile Türkiye’de yaşanan sürecin “siyasi bir
güç devşirme eylemi”olduğunu kabullendirmeye çalışmıştır. Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti devleti ve siyasi irade
de ilişki içinde bulunduğu tüm ülke yöneticilerine örgütün içyüzünü anlatma çabası içine girmiştir. Bu çabaları desteklemek üzere hâlihazırda
var olan kurumların yanı sıra “yurt dışında insanlığın ortak birikim ve değerlerini esas alarak örgün ve
yaygın eğitim hizmetleri vermek ve geliştirmek amacıyla okul öncesi
eğitimden
üniversite
eğitimine
kadar tüm eğitim süreçlerinde
burslar vermek, okullar, eğitim
kurumları ve
yurtlar gibi tesisler açmak” amacıyla
kurulan Türkiye
Maarif Vakfı (TMV)
bu mücadelede
önemli
görevler
üstlenmekte
ama daha da faal olabileceği
ileri sürülebilir. Bosna Hersek özelinde baktığımızda TMV’nın yanı sıra
Yunus Emre Enstitüsü, TİKA, AA hatta Kızılay gibi kurumlar ile Bosna Hersek ve
Makedonya’da bulunan ve Türkiye’nin yoğun desteğini alan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi
(IUS) ve Uluslararası Balkan
Üniversitesi’nin (IBU) bu mücadelede daha etkin rol oynaması Türkiye’nin haklı mücadelesini anlatabilmesi ve tarihi bağlarla bağlı olduğu coğrafyalarda daha sağlıklı politikalar üretebilmesi açısından önem
arz etmektedir.
Özetle ifade etmek gerekirse, FETÖ’nün gerçek yüzü, özellikle
güçlü yapılanmasının olduğu ülkelerde,
tam olarak görülememiştir. Dahası
oralardaki kurumlarımız bu konuda bazı kısıtlamaların da etkisiyle yeter düzeyde çalışma yürütememektedirler. Başta Uluslararası
Saraybosna Üniversitesi
(IUS) olmak üzere,
Sedef Vakfı ve Türkiye Maarif Vakfı bünyesindeki eğitim kurumları bu açıdan stratejik bir öneme sahiptir. Zira anaokulundan Doktora seviyesine kadar çok sayıda insan bu kurumlarda
eğitim almış/almaktadır. Ülkenin dinamiklerini de dikkate alacak şekilde profesyonel bir yaklaşımla Türkiye’nin doğru algılanmasına yönelik politikalar ve faaliyetler yürütülebilir.
Aksi/Mevcut durum, tüm
kurumlarımızla birlikte oralarda olmayı anlamsızlaştırabilmekte, en azından yeterli verimin alınmasına mani olmaktadır.