Modern dönemde toplumsal sınıfların sivil ve asker olarak fonksiyonel anlamda ayrışmasıyla birlikte bunlar arasındaki ilişkinin mahiyeti de önem kazanmıştır. Özellikle askerin sadece düşmanlardan korunmak için değil, başka toplumsal hedeflerin icrası için etkili bir araç olarak görülmesi demokrasi için tehdit olarak algılanmıştır. Bunun için askerin sivil denetime tabi olması demokrasinin varlığı için zaruri görülmüştür. Türkiye’de demokratikleşme sürecinin belirli periyodlarla askeri müdahaleler tarafından kesintiye uğratıldığı göz önünde bulundurulduğunda, sivil-asker ilişkilerinin demokratik bir zeminde tartışılması gerekli olmuştur. Bu makalede öncelikle tarihi olaylar ve yasal düzenlemeler açısından 2002 yılına kadar Türkiye’deki sivil-asker ilişkilerinin niteliği ortaya konulmuştur. Ardından 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesi ile başlayan sivil-asker ilişkilerinin demokratikleşmesi sürecinin iç ve dış dinamikleri tartışılmıştır. Böylece sivil-asker ilişkilerinde yaşanan dönüşümlerin demokrasiye katkıları açısından özsel mi yoksa biçimsel mi olduğu ortaya konmaya çalışılmıştır.
With the functional separation of social classes as civilian and military in the modern period, the nature of the relationship between them has gained importance. In particular, seeing the military as an effective tool not only for protection from enemies but also for the execution of other social goals was perceived as a threat to democracy. For this reason, it was deemed essential for the existence of democracy that the military be subject to civilian control. Considering that the democratization process in Turkey is interrupted periodically by military interventions, it became necessary to discuss civil-military relations on a democratic basis. In this article, first of all, the nature of civil-military relations in Turkey until 2002 in terms of historical events and legal regulations has been revealed. Then, the internal and external dynamics of the democratization process of civil-military relations, which started with the AK Party coming to power in 2002, were discussed. Thus, it has been tried to reveal whether the transformations in civil-military relations are essential or formal in terms of their contribution to democracy