INTERNATIONAL CONFERENCE XXI CENTURY, NEW CHALLENGES AND MODERN DEVELOPMENT TENDENCIES OF LAW, Baku, Azerbaycan, 21 - 22 Aralık 2021
Her hangi bir bilimsel çalışma belli araştırma teknik ve metotlarına dayanır. Konunun hangi disiplin veya bilim dalı çerçevesinde inceleneceği söz konusu teknik ve metotların tercihi bakımından son derece önemlidir. Günümüzde, değişik bilim alanlarında yeni dallar ortaya çıkarak çeşitlenmektedir. Bu dallar arasında kurulan ilişki ve etkileşim sayesinde söz konusu bilim alanları zenginlik kazanmaktadır. Bu tür çeşitlenme günümüz hukuk dallarında da gözlemlenmektedir. Zaman geçtikçe, bilimsel-teknolojik, iktisadi, siyasi ve kültürel değişim ve dönüşümlere paralel olarak yeni hukuk dallarının/alt dallarının ortaya çıkması bir taraftan dar ve uzmanlaşmış yöntemlerle inceleme/çalışma fırsatı sunarken (veya zaruretini gerektirirken) diğer taraftan bu dallar/alt dallar arasında yeni ilişkiler kurulmasını da beraberinde getirmektedir. Aslında bu durum, yüzyıllar boyunca devam eden bir sürecin günümüzdeki hızlı ve yoğun seyrinden başka bir şey değildir. Burada ortaya çıkan önemli sorunlardan biri yeni oluşumun sınırlarının belirlenmesi ve “halefi” olduğu yapıyla ne kadar ilişkili olduğunu belirlemektir.
Hukuk dalları bağlamında bu tür bir sorunsalın çözümlenmesi pek zor değildir. Fakat hukuk biliminin farklı dalları söz konusu olunca, sosyal bilimlerin farklı dallarıyla aralarındaki sınırların belirlenmesi son derece tartışmalı hale gelmektedir. Hukuk biliminin en eski ve köklü dallarından olan Genel Kamu Hukuku bu duruma en iyi örneklerden biridir. Fransızca Droit Public Général‘den Türkçeye “Umumi Amme Hukuku” olarak çevrilen ve günümüzde Genel Kamu Hukuku olarak adlandırılan bu bilim dalının birçok konusu Siyaset Bilimi, Siyasi Düşünceler Tarihi, Siyaset Sosyolojisi vs. bilim dallarında da yer almaktadır. Bu bilim dalları arasında sıkı bir ilişki, kavram ortaklığı (örn.; siyasal rejim, siyasal sistem, siyasal iktidar, demokrasi, totalitarizm vs.), konu benzerliği olsa da araştırma yöntem ve yaklaşımları elbette farklıdır.
Hukuk literatüründe Genel Kamu Hukuku’nun inceleme alanı belirlenirken; geçmişte ve günümüzde toplum çerçevesinde oluşan Devlet, İktidar-Kişi Hak ve Özgürlükleri ve Eşitlik kavramları, birbiriyle yakın ilişkisi açısından ele alınarak, inceleme alanının sınırları ve konuları açıklığa kavuşturulur. Burada bir yanda devlet yapısı ve iktidar olgusu, öte yanda toplum içindeki bireyin yeri, önemi, yetkileri, hak ve özgürlükleri bir bütünün iki parçası olarak ele alınmaktadır. Siyaset Bilimi ise, siyasal iktidar ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, Siyaset Bilimine belirgin bir sınır getirmektedir. Genel Kamu Hukuku ve Siyaset Bilimi dallarının her ikisinin inceleme alanında siyasi iktidar olgusu merkezi konumda olmasına rağmen, değişik şekilde ele alınıp incelenmektedir.
Genel Kamu Hukuku sadece sosyal bilimlerin farklı alanlarıyla değil, aynı zamanda Hukuk Bilimi içinde yer alan bazı alanlarla da konu ve kavram bakımından ciddi benzerlik içermektedir. Bu benzerlikten yola çıkarak, günümüzde Genel Kamu Hukuku’nun aslında bir bilim dalı olarak varlığını devam ettirmesinin mümkün olmadığına, daha doğrusu buna gerek kalmadığına dair görüşler de seslendirilmektedir. Bu bağlamda, bahsi geçen alanlar arasında en fazla Anayasa Hukuku dikkat çekmektedir. Fakat Anayasa Hukuku var olan sorunsalı hukuk normlarına dayanarak çözümlerken, Genel Kamu Hukuku temel ilkeler ve tercihleri esas almaktadır. Genel Kamu Hukuku bir ders olarak bugün de Türkiye’nin hukuk fakülteleri müfredatında yer almaktadır. Dersin içeriği, temel kavramlar, ana hatlarıyla konu başlıkları, derste kullanılacak materyal vs. doğrultusunda yapılacak tercihler de Genel Kamu Hukuku’nun Hukuk Bilimi kapsamında konumlandırılması bakımından önemlidir.
Her hangi bir bilimsel çalışma belli araştırma teknik ve metotlarına dayanır. Konunun hangi disiplin veya bilim dalı çerçevesinde inceleneceği söz konusu teknik ve metotların tercihi bakımından son derece önemlidir. Günümüzde, değişik bilim alanlarında yeni dallar ortaya çıkarak çeşitlenmektedir. Bu dallar arasında kurulan ilişki ve etkileşim sayesinde söz konusu bilim alanları zenginlik kazanmaktadır. Bu tür çeşitlenme günümüz hukuk dallarında da gözlemlenmektedir. Zaman geçtikçe, bilimsel-teknolojik, iktisadi, siyasi ve kültürel değişim ve dönüşümlere paralel olarak yeni hukuk dallarının/alt dallarının ortaya çıkması bir taraftan dar ve uzmanlaşmış yöntemlerle inceleme/çalışma fırsatı sunarken (veya zaruretini gerektirirken) diğer taraftan bu dallar/alt dallar arasında yeni ilişkiler kurulmasını da beraberinde getirmektedir. Aslında bu durum, yüzyıllar boyunca devam eden bir sürecin günümüzdeki hızlı ve yoğun seyrinden başka bir şey değildir. Burada ortaya çıkan önemli sorunlardan biri yeni oluşumun sınırlarının belirlenmesi ve “halefi” olduğu yapıyla ne kadar ilişkili olduğunu belirlemektir.
Hukuk dalları bağlamında bu tür bir sorunsalın çözümlenmesi pek zor değildir. Fakat hukuk biliminin farklı dalları söz konusu olunca, sosyal bilimlerin farklı dallarıyla aralarındaki sınırların belirlenmesi son derece tartışmalı hale gelmektedir. Hukuk biliminin en eski ve köklü dallarından olan Genel Kamu Hukuku bu duruma en iyi örneklerden biridir. Fransızca Droit Public Général‘den Türkçeye “Umumi Amme Hukuku” olarak çevrilen ve günümüzde Genel Kamu Hukuku olarak adlandırılan bu bilim dalının birçok konusu Siyaset Bilimi, Siyasi Düşünceler Tarihi, Siyaset Sosyolojisi vs. bilim dallarında da yer almaktadır. Bu bilim dalları arasında sıkı bir ilişki, kavram ortaklığı (örn.; siyasal rejim, siyasal sistem, siyasal iktidar, demokrasi, totalitarizm vs.), konu benzerliği olsa da araştırma yöntem ve yaklaşımları elbette farklıdır.
Hukuk literatüründe Genel Kamu Hukuku’nun inceleme alanı belirlenirken; geçmişte ve günümüzde toplum çerçevesinde oluşan Devlet, İktidar-Kişi Hak ve Özgürlükleri ve Eşitlik kavramları, birbiriyle yakın ilişkisi açısından ele alınarak, inceleme alanının sınırları ve konuları açıklığa kavuşturulur. Burada bir yanda devlet yapısı ve iktidar olgusu, öte yanda toplum içindeki bireyin yeri, önemi, yetkileri, hak ve özgürlükleri bir bütünün iki parçası olarak ele alınmaktadır. Siyaset Bilimi ise, siyasal iktidar ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, Siyaset Bilimine belirgin bir sınır getirmektedir. Genel Kamu Hukuku ve Siyaset Bilimi dallarının her ikisinin inceleme alanında siyasi iktidar olgusu merkezi konumda olmasına rağmen, değişik şekilde ele alınıp incelenmektedir.
Genel Kamu Hukuku sadece sosyal bilimlerin farklı alanlarıyla değil, aynı zamanda Hukuk Bilimi içinde yer alan bazı alanlarla da konu ve kavram bakımından ciddi benzerlik içermektedir. Bu benzerlikten yola çıkarak, günümüzde Genel Kamu Hukuku’nun aslında bir bilim dalı olarak varlığını devam ettirmesinin mümkün olmadığına, daha doğrusu buna gerek kalmadığına dair görüşler de seslendirilmektedir. Bu bağlamda, bahsi geçen alanlar arasında en fazla Anayasa Hukuku dikkat çekmektedir. Fakat Anayasa Hukuku var olan sorunsalı hukuk normlarına dayanarak çözümlerken, Genel Kamu Hukuku temel ilkeler ve tercihleri esas almaktadır. Genel Kamu Hukuku bir ders olarak bugün de Türkiye’nin hukuk fakülteleri müfredatında yer almaktadır. Dersin içeriği, temel kavramlar, ana hatlarıyla konu başlıkları, derste kullanılacak materyal vs. doğrultusunda yapılacak tercihler de Genel Kamu Hukuku’nun Hukuk Bilimi kapsamında konumlandırılması bakımından önemlidir.