Osmanlı Arşiv Belgelerinde Akbaş Vakası (26-27 Ocak 1920)


Creative Commons License

Akan E.

İstiklâl Yolunda Milli Mücadelenin 100. Yılı, İstanbul, Türkiye, 27 Kasım 2019, ss.30-48

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.30-48
  • Polis Akademisi Adresli: Evet

Özet

Bu çalışma, milli kuvvetlerin, Akbaş silah deposuna 26-27 Ocak 1920'de yaptıkları baskını ve bu baskının akislerini Osmanlı Arşiv belgeleri üzerinden incelemeyi ve değerlendirmeyi amaçlar.

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'ndan, 30 Ekim 1918'de imzaladığı Mondros Mütarekesi ile çıkmıştır. Mondros Mütarekesi'nin yirminci maddesi Osmanlı Ordusu'nun silah ve teçhizatının ne olacağı konusuna açıklık  getirmişti: adı geçen mütarekenin beşinci maddesi gereğince terhis edilecek Osmanlı Devleti Ordusu'nun teçhizat, silah ve mühimmat ve ulaşım araçlarının kullanımı konusunda İtilaf Devletleri'nin vereceği talimatlara uyulacaktı.  Mütarekenin yirminci maddesi üstü kapalı da olsa silah ve mühimmatın itilaf tarafından el konulabileceğine ifade ediyordu.

Mütarekenin yirminci maddesinin kendilerine verdiği hakkı kullanan İngiliz Generali Milne, 6 ve 11 Aralık 1919 tarihlerinde iki defa Gelibolu'da bulunan cephanelerin teslimini istemiştir. General Milne'nin Akbaş silah deposunda teslimini istediği mühimmatın miktarı şöyledir: Sekiz bin bey yüz Rus tüfeği, bin beş yüz Rus süngüsü,  elli dört Rus makineli tüfeği, üç milyon yüz elli bin Rus fişeği ve çeşitli aletler.

General Milne'nin ikinci teslim talebinin üzerinden kırk gün geçtikten sonra "Kuvva-yı Milliye" Akbaş silah deposunu basarak buradaki mühimmatın büyük bir kısmını ele geçirmiştir. Akbaş baskını, milli kuvvetlerin silaha olan ihtiyacından ve buradaki silahların Rusya'ya gönderilmesi olasılığı  nedeniyle gerçekleşmiştir.

Akbaş baskını "Kuvva-yı Milliye'nin" moral bulması açısından önemlidir. Fakat bu baskının akisleri en az baskın kadar önemlidir.  Akbaş baskınının ardından başta Gelibolu Mutasarrıfı Recep Bey olmak üzere Gelibolu'nun önde gelenleri tutuklanmıştır.  Gelibolu'daki telgraf iletişimini kontrol altına almışlardır. Bandırma'ya bir miktar asker çıkarmışlardır ve İtilaf Devletleri, diğer cephaneliklerde-Maçka, Taşkışla, İzmit gibi- Akbaş baskını benzeri bir olayın yaşanmaması için önlem almışlardır. Ayrıca verdikleri bir nota ile  Akbaş'taki tüfek sayısı kadar (8500) tüfeğin, mütarekenin yirminci maddesinden hareketle, Osmanlı Ordusu'nun kullanımına bırakılacak tüfek sayısından  düşülmesini talep etmişlerdir. Akbaş baskınına katkı verdikleri düşünülen Çanakkale Komutanı Şevket Bey [Galatalı], Akbaş'tan sorumlu Osmanlı Subayı Binbaşı Bahri Bey, Bergos [Umurbey] Müdürü Reşadeddin Bey, Çanakkale Merkez Jandarma Komutanı Rıza Bey'in İngiliz görevlileri tarafından yargılanmasını da talep etmişlerdir. Akbaş baskınından sonra 5 Şubat 1920'de tutuklanmış olan Recep Bey, 4 Nisan 1920'de bin lira kefalet ile istenildiğinde "isbat-ı vücut" etmesi şartıyla serbest bırakılmıştır.

Akbaş baskını, milli kuvvetlere maddi yardım dışında moral üstünlükte sağlamıştır.